İsrail ordusunda, üst düzey askeri atamalar konusunda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle toplu istifa olasılığı gündeme geldi. 17 Aralık 2025 tarihli haberlere göre, Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir ile Savunma Bakanı Yisrael Katz arasında süregelen bir gerilim, ordunun insan kaynakları yönetimini zora sokmuş durumda. Bu çatışma, orduda 500 subay ve astsubayın istifa dilekçesi vermesiyle sonuçlanmış ve orduda bir tür kaosun hakim olduğu ifade edilmiştir.

Olayın ayrıntıları, özellikle atama ve görev dağılımındaki belirsizlikler üzerine yoğunlaşıyor. Savunma Bakanı Katz, Genelkurmay Başkanı Zamir'in kendisine danışmadan yaptığı bazı atamaları askıya aldı. Bu durum, komuta kademesinin subayların istifa taleplerini artıran bir krizle karşı karşıya kalmasına neden oldu. Ordunun insan gücünde yaşanan bu sorun, tüm yaş gruplarında ve rütbelerde kendini gösteriyor; bu da, istifa edenlerin sayısının artabileceği anlamına geliyor.

İsrail ordusunun bu durumu, geçmişteki benzer krizlerle karşılaştırıldığında farklı bir boyut kazanıyor. Daha önce benzer sıkıntılar yaşanmış olsa da, bu seferki durum, Gazze savaşının yarattığı ekonomik baskılarla birleşince daha da derinleşti. Askerlerin düşük maaşları, istifa taleplerinin artmasında önemli bir etken olarak öne çıkıyor. Bu bağlamda, ordunun disiplininin ve moralinin ne denli sarsıldığını gösteriyor. Uzmanlar, ordudaki bu tür bir istifa dalgasının, ordunun etkinliğini ciddi şekilde tehdit edebileceğini belirtiyor. İnsan kaynağındaki bu kriz, ordunun operasyonel kabiliyetini zayıflatabilir ve güvenlik tehditlerine karşı daha savunmasız hale getirebilir. Ordunun, subay ve astsubayları hizmete devam etmeye ikna etme çabalarının yetersiz kalması, bu durumun ciddiyetini artırıyor.

İsrail ordusu, tarihsel olarak yüksek bir disiplin ve bağlılık gösteren bir yapı olarak bilinirken, bu yeni gelişmeler, askeri hiyerarşinin ve moralin sarsıldığını işaret ediyor. Uzmanlar, bu tür bir istifa dalgasının ordunun etkinliğini ciddi şekilde tehdit edebileceğini belirtiyor. Nitekim, insan kaynağındaki bu kriz, ordunun operasyonel kabiliyetini zayıflatabilir ve güvenlik tehditlerine karşı daha savunmasız hale getirebilir. Askerlerin moralinin düşmesi, sadece istifa talepleriyle değil, aynı zamanda ordunun çeşitli operasyonel görevlerdeki etkinliğini de etkileyebilir.

Toplumsal ve siyasi açıdan bu istifa krizinin etkileri de göz ardı edilemez. Orduda yaşanan bu tür bir sorun, İsrail toplumunda güvenlik kaygılarını artırabilir ve siyasi istikrarsızlığa yol açabilir. Kamuoyunun, ordunun gücüne olan inancı sarsılabilir ve bu durum, hükümet üzerinde baskı oluşturabilir. Özellikle seçim dönemlerinde, bu tür bir kriz hükümetin geleceği açısından kritik bir öneme sahip olabilir. Hükümetin, ordunun moral ve motivasyonunu yükseltmek için atacağı adımlar, siyasi iktidar üzerinde de önemli bir etki yaratacaktır.

İsrail'de ordunun toplumdaki yeri son derece önemli. Askerlik, birçok vatandaş için bir rite of passage (geçiş ritüeli) niteliğindedir ve bu durum, genç nesillerin askeri hizmete olan bakış açılarını da etkileyebilir. Eğer toplu istifa olayları devam ederse, gençlerin askere gitme konusundaki istekliliği azalabilir. Bu durum, gelecekte ordunun insan kaynağını daha da zorlayabilir. Özellikle, İsrail’in güvenlik tehditleriyle başa çıkabilme yeteneği açısından bu, uzun vadeli bir sorun haline gelebilir.

Uluslararası alanda da benzer örnekler mevcut. Çeşitli ülkelerde ordulardaki istifa dalgaları, genellikle siyasi istikrarsızlık dönemlerinde görülüyor. Bu durum, askeri yapıların zayıflamasına ve güvenlik açıklarının artmasına neden olabiliyor. Örneğin, bazı Orta Doğu ülkelerinde benzer süreçlerin yaşandığı gözlemlenmiştir ve bu tür olaylar, güvenlik sorunlarını daha da derinleştirmiştir. Özellikle, bu tür krizlerin yaşandığı ülkelerde, iç karışıklıklar ve dış tehditler arasında sıkışan ordular, sık sık zayıf bir performans sergilemektedir.

Sonuç olarak, İsrail ordusundaki bu toplu istifa olasılığı, hem askeri hem de siyasi açıdan önemli bir kriz olarak değerlendiriliyor. Eğer bu durum kontrol altına alınamazsa, ordunun etkinliği zayıflayacak ve bu da ulusal güvenlik üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır. Gelecek dönemde, hükümetin bu sorunu çözme kabiliyeti, hem ordunun geleceği hem de ülkenin siyasi istikrarı açısından kritik bir sınav niteliği taşıyor. Tüm bu gelişmeler, İsrail’in gelecekteki güvenlik stratejileri ve politikaları açısından belirleyici bir rol oynayacak gibi görünüyor. Ordunun iç dinamiklerini göz önünde bulundurmak, hükümetin alacağı kararların hem toplum hem de uluslararası ilişkiler açısından sonuçlarını etkileyebilir. Bu noktada, hükümetin nasıl bir yol haritası çizeceği, ordunun geleceği kadar İsrail’in genel güvenlik durumu için de hayati önem taşıyor.

Bu analiz, aşağıdaki kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında hazırlanmıştır:

  • TRT Haber