17 Aralık 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde gerçekleşen oturumda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği ile Tarım ve Orman Bakanlıklarının bütçeleri kabul edildi. Bu bütçeler, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele, doğal afetlere yönelik hazırlık ve tarımsal sürdürülebilirlik konularındaki stratejilerini belirlemesi açısından kritik bir öneme sahip. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, oturumda yaptığı konuşmada, özellikle deprem bölgesinde yapılan konutlarla ilgili önemli bilgiler sundu. 355 binden fazla ailenin bu yeni konutlarda yaşamaya başladığını ve yılbaşında bu sayının 2 milyona ulaşacağını belirtti. Bu durum, hem konut ihtiyacının karşılanması hem de afet sonrası rehabilitasyon süreçlerinin hızlandırılması açısından oldukça sevindirici bir gelişme.

Bakan Kurum, yaptığı açıklamalarda, afet bölgesinde 300'den fazla firmanın ihale aldığını ifade etti. Konutların inşasında en uygun teklifi veren firmaların seçildiğini vurgulayan Kurum, bu süreçte şeffaflık ilkesine dikkat ettiklerini dile getirdi. Ayrıca, devletin bu alandaki rolünün önemine değinerek, "Milletin tek bir kuruşunun boşa harcanmasına asla izin vermeyeceğiz," şeklinde bir ifade kullandı. TOKİ'nin, Türkiye’nin yüz akı bir kurumu olduğunu belirten Kurum, bu kuruluşun sağladığı konutların kalitesini ve güvenilirliğini savunarak, eleştirilere yanıt verdi. Deprem sonrası konut ihtiyacının aciliyeti, hükümetin bu alandaki adımlarını daha da anlamlı kılıyor.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ise bütçedeki 706 milyar liralık kaynağın, çiftçilere yönelik desteklere ayrıldığını duyurdu. 2026 yılı bütçesinde ise bu rakamın 938 milyar liraya ulaşmasının planlandığını aktaran Yumaklı, tarım sektörünün güçlendirilmesi adına atılan adımları detaylandırdı. Özellikle çiftçilere sağlanan kredilerin geri ödeme oranının yüzde 99,6 olması, tarım sektöründeki istikrarı artırdığını vurgulayan Yumaklı, bu durumun sektördeki güven ortamını pekiştirdiğini ifade etti. Ayrıca, çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi sayısının 2025'te 2 milyon 384 bine ulaştığını belirterek, bu verilerin tarım politikalarının ne denli etkili olduğunu gösterdiğini dile getirdi.

Bu bütçe görüşmeleri, Türkiye’nin son yıllarda maruz kaldığı iklim değişikliği ve doğal afetler karşısında nasıl bir strateji izleneceği konusundaki önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. İki bakanın da açıklamaları, hükümetin afet sonrası toparlanma ve tarımsal sürdürülebilirlik konularında kararlı bir yaklaşım sergilediğini ortaya koyuyor. Bakan Kurum, özellikle kentsel dönüşüm projelerinin Türkiye'nin geleceği açısından kritik olduğuna dikkat çekti. Kentsel dönüşümün sadece fiziksel bir yenileme değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik dönüşümü de beraberinde getireceğini dile getiren Kurum, bu projelerin toplumsal dayanışmayı güçlendireceğine inandığını belirtti.

Uzmanlar, bu bütçelerin iklim değişikliği ile mücadeledeki önemine vurgu yapıyor. Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadele alanında daha etkin adımlar atabilmesi için bu tür yatırımların arttırılması gerektiği ifade ediliyor. Bu tür yatırımlar, sadece afet sonrası inşaat süreçlerini hızlandırmakla kalmayacak, aynı zamanda sürdürülebilir bir çevre ve tarım politikası için de temel oluşturacak. Uzmanlar, hükümetin bu bütçeleri dikkatli bir şekilde yönetmesini ve şeffaflık ilkesine sadık kalmasını bekliyor.

Uluslararası düzeyde benzer bütçelerin kabul edildiği örnekler, Türkiye'nin bu alandaki adımlarını daha anlamlı kılıyor. Örneğin, Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri, iklim değişikliği ile mücadele için büyük bütçeler ayırma yoluna gitmiştir. Bu bağlamda, Türkiye’nin kendi bütçesini nasıl yöneteceği, gelecekteki çevresel ve tarımsal sorunlarla başa çıkma kapasitesini belirleyecek. Özellikle gelişmiş ülkelerin iklim politikaları, Türkiye için bir örnek teşkil edebilir. Türkiye’nin bu alandaki hedeflerinin, uluslararası toplumda nasıl bir etki yaratacağı ise merak konusu.

Sonuç olarak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği ile Tarım ve Orman Bakanlıklarının bütçelerinin kabulü, Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadelesi ve tarımsal sürdürülebilirlik hedefleri açısından önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. 2026 yılı hedefleri doğrultusunda, bu bütçelerin nasıl uygulanacağı ve toplum üzerindeki etkileri merakla bekleniyor. Hükümetin bu konudaki adımları, yalnızca afet sonrası restorasyon değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik açısından da kritik bir öneme sahip olacak. Özellikle, bu bütçelerin uygulanması sırasında yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarının göz önünde bulundurulması, toplumsal katılımı artıracak ve projelerin başarısını destekleyecektir. Dolayısıyla, bu süreçte şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık ilkeleri ön plana çıkmalıdır.

Bu analiz, aşağıdaki kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında hazırlanmıştır:

  • TRT Haber