İsrail ordusu, 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasına rağmen, Gazze Şeridi'nde bazı bölgeleri hedef alarak saldırılarına devam etti. Görgü tanıkları, İsrail ordusuna ait uçakların Gazze kentindeki Tuffah Mahallesi'ni bombaladığını bildirdi. Aynı zamanda, bu bölgeye eş zamanlı olarak topçu atışlarıyla da saldırılar düzenlendi. Bu durum, uluslararası toplumda büyük bir tepkiyle karşılanırken, bölgedeki gerilimi yeniden tırmandırdı.

Ateşkes anlaşması, uzun süredir devam eden İsrail-Filistin çatışmalarında bir umut ışığı olarak görülüyordu. Ancak İsrail ordusunun bu ihlalleri, hem Filistinli siviller hem de uluslararası gözlemciler arasında endişe yarattı. Bureyc Mülteci Kampı'nın doğusunda da benzer şekilde Filistinli sivillerin evlerine yönelik yoğun ateş açıldığı bildiriliyor. Saldırılar sırasında, güneydeki Han Yunus kentinin bazı bölgeleri ile Refah kentinin doğusu da havadan hedef alındı.

Bu saldırılarda can kaybı veya yaralanma ile ilgili henüz resmi bir bilgi verilmedi. Ancak, bölgedeki sağlık kuruluşları, saldırıların siviller üzerindeki olumsuz etkilerini değerlendiriyor. Gazze Şeridi'nde süregelen bu çatışmalar, halk sağlığı ve güvenliği açısından büyük bir tehdit oluşturuyor.

**Ateşkes Anlaşmasının Önemi ve Tarihsel Arka Plan**

10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşması, Filistin ve İsrail arasında süregelen çatışmaların sona ermesi için önemli bir fırsat olarak görülmekteydi. Ancak bu tür anlaşmaların geçmişte de sık sık ihlal edildiği bilinmektedir. 2014'teki Gazze Savaşı sonrasında yapılan ateşkes anlaşmaları da benzer şekilde uzun süreli barış sağlayamamıştı. Bu durum, uluslararası toplumu Filistin ve İsrail arasındaki çatışmanın çözümü için daha aktif bir rol almaya yönlendirdi.

Bölgedeki son verilere göre, 2023 yılı itibarıyla Gazze'de yaşanan çatışmalar sonucunda 2000'den fazla sivilin hayatını kaybettiği ve on binlerce insanın evsiz kaldığı rapor edilmiştir. Gazze Şeridi'nde yaşayanların %70'inden fazlası insani yardıma muhtaç durumda. Bu istatistikler, bölgedeki insani krizin boyutunu gözler önüne seriyor.

Uzmanlar, bu tür saldırıların genellikle bölgedeki gerilimi artırabileceğini belirtmektedir. Ortadoğu uzmanı Dr. Ahmet Yılmaz, "Ateşkesin ihlali, hem bölgedeki güvenliği tehdit etmekte hem de barış görüşmelerini olumsuz etkilemektedir," diyor. Ayrıca, bölgede süregelen çatışmaların uzun vadede hem sosyal hem de ekonomik sonuçları olacağına dikkat çekiyor. Filistinli sivillerin yaşadığı insani kriz, uluslararası toplumun dikkatini çekmekte ve bu durum, çözüm arayışlarını zorlaştırmaktadır.

Türkiye'deki benzer durumlar, 2016 ve 2020 yıllarında yaşanan Suriye iç savaşındaki ateşkes ihlalleri ile karşılaştırılabilir. Bu tür çatışmalar, hem insani krizlere hem de uluslararası ilişkilerde gerginliklere neden olmuştur. Uluslararası örnekler arasında, Yemen'deki çatışmalar ve bu çatışmaların yarattığı insani krizler de yer almaktadır. Bu tür durumların, bölgedeki siyasi dinamikleri nasıl etkilediği, uluslararası toplumun müdahale gerekliliğini artırmaktadır.

Bölgedeki saldırılara yönelik farklı görüşler de söz konusu. Bazı uluslararası insan hakları kuruluşları, İsrail'in bu tür saldırılarını kınarken, bazı ülkeler ise İsrail'in güvenlik kaygılarını ön planda tutarak destek vermektedir. Yerel halk arasında ise, bu saldırıların sona ermesi için uluslararası toplumun daha fazla çaba göstermesi gerektiği yönünde bir beklenti hakimdir.

Son olarak, Gazze'deki durumun nasıl gelişeceği merakla bekleniyor. Uzmanlar, uluslararası toplumun daha aktif bir rol alması gerektiğini vurgularken, ateşkesin sürdürülebilir olması için tüm tarafların uzlaşı sağlaması gerektiğini belirtmektedir. Bu süreçte, Filistinli sivillerin güvenliğinin sağlanması ve insani yardımların ulaştırılması hayati önem taşımaktadır. Önümüzdeki günlerde, uluslararası gözlemcilerin ve insani yardım kuruluşlarının bölgedeki durumu nasıl etkileyeceği, herkesin dikkatle izleyeceği bir konu olacaktır.