Filistinli insan hakları organizasyonları, İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli esir sayısının 9 bin 300’e ulaştığını duyurdu. 16 Aralık 2025 tarihinde yapılan açıklamada, bu sayının büyük çoğunluğunun idari tutuklulardan oluştuğu belirtilirken, kadın tutukluların sayısının 51, bunların ikisinin ise çocuk olduğu ifade edildi. Son yıllarda artan gözaltı ve tutuklama rakamları, özellikle Ekim 2023'te başlayan Gazze saldırılarının ardından daha da belirginleşti. Bu durum, uluslararası kamuoyunda insan hakları ihlalleri konusunda ciddi endişelere yol açmakta ve bu mesele, Filistin-İsrail çatışmasının karmaşık dinamiklerini bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Açıklamalara göre, 2025 yılı itibarıyla 1.254 Filistinli tutuklanmış durumda. Filistinli kurumlar, bu tutuklamaların çoğunun Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki askeri baskınlar sonucunda gerçekleştiğini ifade ediyor. Güvenlik güçlerinin düzenlediği operasyonlar, genellikle hedef alınan kişilerin siyasi aktivizm veya direnişle bağlantılı olması nedeniyle tartışmalara yol açıyor. Aynı zamanda, İsrail’in askeri gözaltı merkezlerinde tutulan Filistinlilerin bu rakamlara dahil edilmediği vurgulanıyor. Bu da, gerçek rakamların daha yüksek olabileceğini düşündürmektedir. Öte yandan, Ofer ve Megiddo hapishanelerinde 350 çocuğun da tutulduğuna dikkat çekildi. Bu durum, çocukların yaşadığı travmanın yanı sıra, Filistin toplumunun geleceğine yönelik ciddi tehditler oluşturuyor.

Bu veriler, Filistinli toplumun uzun yıllardır süren işgal ve baskı altında yaşadığını gösteriyor. 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı'ndan bu yana devam eden çatışmalar, Filistinlilerin yaşamlarını derinden etkiledi. Özellikle son on yılda, Filistinlilere yönelik gözaltı ve tutuklama uygulamalarındaki artış, bölgedeki gerginliğin de bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Bu süreç, yalnızca bireyleri değil, bütün bir toplumu hedef alarak, Filistin kültürü, eğitimi ve sosyal dokusu üzerinde de derin izler bırakmaktadır.

Uzmanlar, bu tür tutuklamaların hem bireyler üzerinde hem de toplum genelinde kalıcı travmalara neden olduğunu belirtiyor. İdari tutuklama uygulaması, Filistinlilerin haklarını ihlal eden bir yöntem olarak eleştiriliyor. Filistinli esirlerin aileleri de, sevdiklerinin tutuklanması ve belirsizlik karşısında yaşadıkları sıkıntıları dile getiriyor. Bu durum, uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından da ele alınmakta. Örneğin, Amnesty International ve Human Rights Watch gibi kuruluşlar, bu tür uygulamaların uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulamakta ve İsrail’i bu ihlalleri durdurmaya çağırmaktadır.

Toplumsal etkileri bakımından, bu tutuklamaların Filistinli halk üzerindeki psikolojik ve sosyal etkileri büyüktür. Gözaltı ve tutuklama uygulamaları, toplumda korku ve güvensizlik yaratmakta, aynı zamanda Filistinlilerin özgürlük mücadelesini de zorlaştırmaktadır. Ekonomik olarak da, bu durum iş gücü kaybına ve ailelerin geçim sıkıntısına yol açmaktadır. Filistin’deki işsizlik oranlarının yüksekliği ve ekonomik istikrarsızlık, tutuklamaların yarattığı ek yüklerle birleşince, birçok aile için hayatta kalma mücadelesi daha da zorlaşıyor.

Benzer durumlar, dünyada farklı bölgelerde de yaşanmaktadır. Örneğin, Myanmar'daki Rohingya Müslümanlarının yaşadığı zulüm veya Suriye'deki iç savaş sırasında yaşanan gözaltı ve tutuklamalar, uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirilmektedir. Bu tür insan hakları ihlalleri, dünya genelinde insan hakları savunucuları tarafından sürekli olarak gündeme getirilmektedir. Filistin'deki durum, bu bağlamda sadece yerel bir sorunun ötesine geçmekte ve uluslararası toplumun da dikkatini çeken bir insanlık dramı haline gelmektedir.

Sonuç olarak, Filistinli esir sayısındaki artış, sadece sayısal bir gerçeklik değil, aynı zamanda bir insanlık krizi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, uluslararası toplumun dikkatini çekmeli ve adaletin sağlanması için adımlar atılmalıdır. Filistinlilerin hakları ve özgürlükleri için mücadele, sadece bölge için değil, tüm dünya için önemli bir meseledir. Gelecek, bu sorunların ele alınması ve çözüm yollarının bulunması ile şekillenecektir. İnsan hakları ihlallerine karşı duyarsız kalmak, sadece Filistinlilerin değil, tüm insanlığın geleceğini tehdit eden bir durumdur. Bu yüzden, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde etkin çözümler üretilmesi büyük bir önem taşımaktadır.

Bu analiz, aşağıdaki kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında hazırlanmıştır:

  • TRT Haber
  • Anadolu Ajansı