Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 18 Aralık 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) gerçekleştirilen bütçe görüşmelerinde, Cumhurbaşkanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2026 yılı bütçesinin kabul edildiğini duyurdu. Yılmaz, muhalefetin Cumhurbaşkanlığı harcamaları ile ilgili iddialarına yanıt vererek, mevcut harcamaların geçmişe göre daha düşük olduğunu vurguladı. Bu açıklamalar, kamuoyunda büyük yankı uyandırırken, bütçenin nasıl kullanılacağı ve sosyal politikaların bu bütçe içindeki yerinin ne olacağı konusunda yeni tartışmaların da kapılarını araladı. Yılmaz, ayrıca belediyelerin vatandaşlara daha iyi hizmet vermesi gerektiğini belirterek, yerel yönetimlerin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini dile getirdi.
Bütçe görüşmelerinde Yılmaz, milletvekillerinin sorularını yanıtlayarak, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin eski yönetim sistemine göre daha tasarruflu olduğunu ifade etti. Eski sistemdeki koalisyon hükümetlerinden örnekler vererek, mevcut yönetimin israf noktasına dönüşmediğini açıkladı. Bu bağlamda, hükümetin harcamalarının daha verimli bir şekilde yönetildiğini ifade eden Yılmaz, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması için gerekli tedbirlerin alındığını belirtti. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin halka açık olmadığı yönündeki eleştirilere de yanıt vererek, külliyenin çeşitli bölümlerinin ziyarete açık olduğunu ve bu tür eleştirilerin asılsız olduğunu dile getirdi.
Geçmişteki bütçe uygulamalarını değerlendirirken Yılmaz, örtülü ödeneğin devletin milli güvenliği için gerekli bir mekanizma olduğunu, ancak kullanımının yasalarla sınırlı olduğunu açıkladı. 2024 yılı itibarıyla bu tür ödeneklerin kullanım oranının oldukça düşük olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu durumun şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından önemli bir gelişme olduğunu belirtti. Yılmaz, kamu kaynaklarının doğru bir şekilde kullanılması gerektiğine dikkat çekerek, bu konuda toplumun beklentilerine uygun adımlar atılacağını dile getirdi.
Ekonomik durumu ele alırken, kadınlarla ilgili konulara da değinen Yılmaz, bu meselelerin sadece belirli bir çerçevede tartışılmasının haksızlık olduğunu ifade etti. Türkiye'de kadınların ekonomik hayata katılımının artırılması gerektiğini belirten Yılmaz, bu konuda atılacak adımların toplumun genel refahı açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. Kadınların iş gücüne katılım oranının artırılmasının, ailelerin ekonomik durumunu iyileştireceği ve daha geniş bir sosyal etki yaratacağına inandığını belirtti.
Yılmaz, Türkiye'de açlık ve yoksulluk sınırının ölçülmesi konusunda da önemli açıklamalar yaptı. Ülkenin en son mutlak yoksulluk verilerinin 2015 yılında ölçüldüğünü hatırlatan Yılmaz, günümüzde göreli yoksulluk ölçümlerinin yapıldığını belirtti. Bu bağlamda, TÜRK-İŞ'in hesaplamalarının her zaman geçerli olmadığını, toplumun genel durumunu yansıtmayabileceğini ifade etti. Yılmaz'ın bu açıklamaları, Türkiye'deki yoksulluk sorununun daha derinlemesine ele alınması gerektiğini gösteriyor. Uzmanlar, yoksulluk sınırının belirlenmesi ve bu konuda sağlıklı verilerin elde edilmesinin, etkili sosyal politikaların geliştirilmesi için bir ön koşul olduğunu vurguluyor.
Uzmanlar, Yılmaz'ın açıklamalarını değerlendirirken, sosyal politikaların güçlendirilmesinin önemine dikkat çekiyor. Yılmaz'ın vurguladığı güçlü sosyal politikalar, toplumun en ihtiyaç duyan kesimlerine ulaşmayı hedefliyor. Bu tür politikaların, özellikle ekonomik zorluk yaşayan aileler için büyük bir fark yaratabileceği düşünülüyor. Ancak, bu politikaların etkili olabilmesi için uygulama aşamasında şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi unsurların ön planda tutulması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, sosyal politikaların sadece ekonomik yardım değil, aynı zamanda eğitim, sağlık ve istihdam gibi alanları da kapsaması gerektiği ifade ediliyor.
Dünya genelinde benzer sosyal politika uygulamalarına bakıldığında, bazı ülkelerin yoksullukla mücadele için etkin programlar geliştirdiği görülüyor. Örneğin, Kuzey Avrupa ülkeleri, sosyal yardımları ve hizmetleri ile dikkat çekerken, bu uygulamalar Türkiye'deki sosyal politikalarla karşılaştırıldığında belirgin farklılıklar gösteriyor. Finlandiya gibi ülkelerin temel gelir uygulamaları ve sosyal yardımları, Türkiye için örnek teşkil edebilir. Türkiye'nin, bu deneyimlerden dersler çıkararak kendi sosyal politikalarını güçlendirmesi gerektiği vurgulanıyor. Özellikle, sosyal yardımların sadece geçici bir çözüm olmaktan çıkarılarak, kalıcı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması gerektiği belirtiliyor.
Sonuç olarak, Cevdet Yılmaz'ın açıklamaları, Türkiye'nin sosyal politika anlayışında önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor. Güçlü bir sosyal politikayla yoksullukla mücadele etme taahhüdü, toplumun geleceği açısından kritik bir öneme sahip. Ancak, bu taahhüdün somut sonuçlar doğurabilmesi için etkili uygulamalar ve sürekli bir değerlendirme sürecinin gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır. Yılmaz'ın bu konudaki kararlılığı, Türkiye'nin sosyal politikalarının güçlendirilmesi ve yoksullukla mücadele açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Doğru bir sosyal politika anlayışı ile toplumun en dezavantajlı kesimlerinin yaşam standartlarının yükseltilmesi, ülkenin genel kalkınma hedeflerine ulaşmasında da belirleyici bir rol oynayacaktır.
Bu analiz, aşağıdaki kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında hazırlanmıştır:
- TRT Haber
Yorumlar
Toplulukla düşüncelerini paylaş
İlk yorumu sen yaz.