Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılının üçüncü çeyreğine ait Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Temmuz ile Eylül ayları arasını kapsayan bu dönemde Türkiye ekonomisi, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,7 büyüme kaydetti. Bu büyüme, birçok sektördeki faaliyetlerin artış göstermesiyle mümkün oldu. Ancak bazı sektörlerdeki olumsuz gelişmeler de dikkat çekiyor; örneğin tarım sektörü, bu çeyrekte yüzde 12,7 oranında bir daralma yaşadı. Bu durum, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği açısından önemli bir risk oluşturmaktadır.
GSYH'nin bileşenleri incelendiğinde, inşaat sektörü yüzde 13,9 ile en yüksek büyümeyi gösterdi. Bunun yanı sıra finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 10,8, bilgi ve iletişim faaliyetleri ise yüzde 10,1 oranında büyüme sağladı. Diğer hizmet faaliyetleri ve sanayi sektörü de sırasıyla yüzde 7,1 ve yüzde 6,5 oranında artış kaydetti. Ancak tarım sektöründeki düşüş, ekonomik büyümenin dengesizliğine işaret ediyor. Tarımın yanı sıra, ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmetleri gibi alanlarda da büyüme görülse de, bu büyümenin sürdürülebilir olması için daha sağlam temellere ihtiyaç var.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH verileri, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,1 artış gösterdi. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH ise, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,4 oranında büyüdü. Bu veriler, Türkiye ekonomisinin kısa vadede büyüme potansiyelini koruduğunu gösteriyor. Ancak, mevsimsel etkilerin dışındaki büyüme oranları, ekonomik istikrar açısından daha fazla analiz edilmesi gereken bir konu olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, bu büyümenin kalıcı hale gelmesi için yapısal reformların şart olduğunu vurguluyor.
Cari fiyatlarla hesaplanan GSYH, bu çeyrekte bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 41,6 artarak 17 trilyon 424 milyar 718 milyon TL seviyesine ulaştı. Bu, ekonomideki enflasyonist baskıların etkisiyle gerçekleşti. GSYH'nin ABD doları bazında değeri ise 432 milyar 880 milyon olarak belirlendi. Bu noktada, yüksek enflasyon oranlarının GSYH'nın nominal değerini etkilediği ve gerçek büyüme oranlarının altında kalabileceği endişeleri dile getiriliyor.
Yerleşik hanehalklarının nihai tüketim harcamaları, bir önceki yıla göre yüzde 4,8 oranında bir artış gösterdi. Devletin nihai tüketim harcamaları ise yüzde 0,8 artarken, gayrisafi sabit sermaye oluşumu yüzde 11,7 oranında büyüme kaydetti. Bu veriler, hanehalklarının tüketim harcamaları ve yatırımların ekonomik büyüme üzerindeki etkisini ortaya koyuyor. Ancak, hanehalklarının harcama gücündeki artışın sürdürülebilirliği, enflasyon ve gelir dağılımındaki adaletsizlikle doğrudan ilişkilidir.
Mal ve hizmet ihracatı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 azalmışken, ithalatın yüzde 4,3 oranında artması dikkat çekici bir tablo oluşturuyor. Bu durum, dış ticaret dengesinin bozulabileceğine işaret ediyor. Uzmanlar, ihracatın artırılması için daha rekabetçi politikaların uygulanması gerektiğini vurguluyor. Bunun yanı sıra, ithalat artışının nedenleri arasında döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve ham madde fiyatlarındaki artışlar yer alıyor. Bu faktörlerin, ekonomik büyüme üzerindeki olumsuz etkileri uzun vadede hissedilebilir.
İşgücü ödemeleri, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 41,1 oranında artış gösterdi. Bu durum, işgücü maliyetlerinin yükseldiğine ve bunun ekonomiye etkisine işaret ediyor. Net işletme artığı/karma gelir ise yüzde 43,5 oranında artış gösterdi. Bunun yanı sıra, işgücü ödemelerinin Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı değişmezken, net işletme artığı/karma gelirin payındaki artış dikkat çekiyor. Bu veriler, işletmelerin karlılık oranlarının artmasına rağmen, işgücü maliyetlerinin de önemli bir parametre olarak öne çıktığını gösteriyor.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 3,7 büyüme kaydetmiş olsa da, bu büyümenin sürdürülebilirliği konusunda endişeler devam ediyor. Özellikle tarım sektöründeki daralma ve dış ticaret dengesindeki bozulma, gelecekteki ekonomik performans üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Ekonomik büyümeyi desteklemek için yapılması gereken yapısal reformlar, hanehalklarının harcama gücünün artırılması ve sürdürülebilir bir dış ticaret politikası izlenmesi büyük önem taşıyor. Bu noktada, ekonomik istikrarın sağlanması için atılacak adımlar, Türkiye'nin büyüme hikayesinin devamı için kritik rol oynamaktadır.
Yorumlar
Toplulukla düşüncelerini paylaş
İlk yorumu sen yaz.