TRT, 17 Aralık 2025 tarihinde Tunus'ta gerçekleştirilen Arap Devletleri Yayın Birliği'nin (ASBU) 45. Genel Kurulu'nda, İsrail'in Eurovision Şarkı Yarışması'na katılmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı. Bu önemli toplantıda, TRT Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Mustafa Sarıtaş, uluslararası platformlarda seslerini duyurmak için bir çağrı yaptı. Sarıtaş, konuşmasında, “İsrail'in Filistin'deki insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarıyla anıldığını hatırlatarak, bu durumun Eurovision gibi büyük etkinliklerde temsil edilmesinin etik olmadığını” belirtti. Bu açıklama, dünya genelinde tartışmalara yol açabilecek bir duruş sergileyen Türkiye'nin kamu yayıncılığındaki rolünü yeniden gündeme getirdi.

Genel Kurul'da yapılan konuşmalarda, TRT'nin Filistin meselesine yönelik duruşunun önemi bir kez daha vurgulandı. Sarıtaş, “Soykırımda bulunan bir ülkenin temsil ettiği bir yayın kuruluşunun bu tür uluslararası etkinliklere katılması, küresel vicdan açısından kabul edilemez” ifadelerini kullanarak, sadece bir medya kuruluşu olmanın ötesinde, etik bir sorumluluk taşıdıklarını dile getirdi. Bu bağlamda, toplantıya 20'den fazla ülkeden 100'ü aşkın yayıncının katılması, TRT'nin uluslararası medya arenasındaki etkisini artırma çabalarının bir parçası olarak değerlendirildi. TRT'nin bu tutumu, sadece Filistin meselesine değil, Orta Doğu'daki diğer çatışmalara dair bir duruş sergilediği anlamına geliyor.

Filistin meselesi, uzun yıllardır Orta Doğu'da süregelen bir çatışma ve insani kriz olarak gündemde kalmaya devam ediyor. İsrail'in uyguladığı politikalar, Filistin halkının yaşam koşullarını zorlaştırırken, uluslararası toplumda ciddi tepkiler de oluşuyor. TRT, bu bağlamda, Filistin halkının yaşadığı sıkıntıları dile getirmek ve bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla uluslararası yayıncılık platformlarına katılımını artırmayı hedefliyor. Bu hedef, yalnızca medya alanında değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde de önemli bir strateji olarak öne çıkıyor.

Uzmanlar, TRT'nin bu tutumunu, yalnızca bir medya kuruluşunun sorumluluğunun ötesinde, bir kamu yayıncısı olarak taşıdığı etik sorumluluklar çerçevesinde değerlendirmektedir. TRT'nin, insan hakları ihlalleri ve savaş suçları konusundaki duruşunu açıkça ortaya koyması, diğer medya kuruluşlarına da örnek teşkil edebilir. Bu tür bir yaklaşım, uluslararası medya camiasında benzer duruşları olan yayıncılar tarafından desteklenebilir. Dolayısıyla, TRT'nin bu tavrı, yalnızca bir protesto değil, aynı zamanda diğer medya kuruluşlarını da harekete geçirecek bir etki yaratabilir.

Bu gelişmelerin toplumsal ve siyasi etkileri oldukça geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. TRT'nin bu konudaki duruşu, sadece Filistin meselesine değil, Orta Doğu'daki diğer çatışmalara da ışık tutmaktadır. Öte yandan, İsrail’in Eurovision gibi prestijli organizasyonlarda temsil edilmesi, bu tür uluslararası etkinliklerin siyasi bir platform haline gelmesine yol açabilir. Bu durum, toplumlar arasında daha fazla gerginliğe neden olma potansiyeline sahiptir. Uluslararası etkinliklerin siyasi boyutları, geçmişte benzer tartışmalara neden olan durumlarla karşılaştırılabilir; örneğin, bazı ülkelerde insan hakları ihlalleri nedeniyle belirli organizasyonlara katılım engellenmiştir.

TRT'nin çağrısı, benzer durumların yaşandığı diğer uluslararası platformlarda da tartışmalara yol açabilir. Örneğin, 2021 yılında, Belgrad'da düzenlenen bir müzik festivalinde, bazı katılımcılar, insan hakları ihlalleri nedeniyle belirli ülkelerden gelen sanatçıların sahne almasını protesto etmişti. Bu tür eylemler, sanat ve kültür alanında da yankı bulmakta ve medya ile sanat dünyasının birbirini nasıl etkilediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, TRT'nin bu çağrısı, medya ve sanat dünyası arasındaki etkileşimi yeniden düşünme fırsatı sunmaktadır.

Öte yandan, TRT'nin bu duruşu, Türkiye'nin dış politikası ve Orta Doğu'daki stratejik konumu ile de yakından ilişkilidir. Türkiye, Filistin meselesinde uzun yıllardır aktif bir rol oynamakta ve bu konuda uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek için çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. TRT, bu bağlamda, sadece bir medya kuruluşu olmanın ötesinde, Türkiye'nin dış politikasıyla uyumlu bir şekilde hareket eden bir araç olarak öne çıkmaktadır. Bu durum, TRT'nin yalnızca medya dünyasında değil, diplomasi alanında da önemli bir aktör haline gelmesine zemin hazırlamaktadır.

Sonuç olarak, TRT'nin Arap Devletleri Yayın Birliği'nde yaptığı bu çağrı, yalnızca bir medya kuruluşunun duruşunu değil, aynı zamanda uluslararası düzeyde insan hakları ve etik konularındaki tartışmaları da yeniden gündeme getirmektedir. Gelecekte, bu tür olayların artması ve daha fazla ülkenin benzer tutumlar sergilemesi muhtemeldir. TRT’nin bu konudaki kararlılığı, uluslararası medya camiasında önemli bir örnek teşkil edecektir. Bu tür gelişmeler, medya ve sanat dünyasında bir değişim yaratabilir ve toplumların bilinçlenmesine katkıda bulunabilir. Dolayısıyla, TRT'nin çağrısı, sadece güncel bir mesele değil, gelecekteki uluslararası ilişkiler ve insan hakları savunuculuğu açısından da önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Bu analiz, aşağıdaki kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında hazırlanmıştır:

  • TRT Haber