14 Aralık 2025 tarihinde, İsrail ordusunun Lübnan’ın güney bölgelerine düzenlediği İHA saldırıları, bölgedeki gerilimi yeniden tırmandırdı. Saldırılar, özellikle Nebatiye bölgesinde yer alan Yater beldesinde bir motosikletin hedef alınmasıyla başladı. Bu saldırıda bir kişinin yaşamını yitirdiği, bir kişinin ise yaralandığı bildirildi. Ayrıca, güneydeki Beraşit ile Safad Battih beldeleri arasında gerçekleştirilen başka bir saldırıda da bir kişinin hayatını kaybettiği kaydedildi. Bu olaylar, Lübnan halkı için derin bir kaygı ve belirsizlik yaratırken, uluslararası toplumun da dikkatini çekti.

İsrail ordusu, bu saldırıların gerekçesi olarak hedef alınan kişilerin Hizbullah mensubu olduğunu ve bu kişilerin, Lübnan ile İsrail arasında varılan ateşkes anlaşmasını ihlal ederek, Hizbullah altyapısını yeniden kurma faaliyetlerine katıldıklarını öne sürdü. Ancak, bu açıklamalar, bölgedeki gerilimin daha da artmasına neden oldu. Saldırılar, yalnızca askeri hedeflere yönelik değil, sivil yaşamı da tehdit eden bir nitelik taşıyor. Bu durum, Lübnan’da yaşayan insanlar için tehlike ve belirsizlik ortamını derinleştiriyor. Özellikle çocuklar ve kadınlar gibi savunmasız gruplar, bu çatışmaların en fazla etkilenen kesimlerini oluşturuyor.

Lübnan ile İsrail arasında 27 Kasım 2024'te imzalanan ateşkes anlaşması, Ekim 2023'te başlayan ve Eylül 2024'te geniş çaplı bir savaşa dönüşen çatışmalar sonrasında sağlanmıştı. Ancak, bu ateşkes, uygulanabilirliğini yitirmiş durumda. Lübnan Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, 27 Kasım 2024 ile 27 Kasım 2025 tarihleri arasında İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılarda toplam 335 kişi yaşamını yitirdi, 973 kişi ise yaralandı. Bu durum, ateşkes anlaşmasının ne denli etkisiz kaldığını gözler önüne seriyor. Sadece rakamsal veriler değil, aynı zamanda insanların yaşam kalitesi ve güvenliğinin de ciddi şekilde sarsıldığı anlaşılıyor.

Uzmanlar, İsrail'in bu tür saldırılarla hem askeri hem de psikolojik bir üstünlük sağlama çabasını sürdürdüğünü ifade ediyor. Bu tür eylemlerin, sadece hedef alınan gruplar üzerinde değil, aynı zamanda genel halk üzerinde de derin bir korku ve belirsizlik yarattığı vurgulanıyor. Saldırıların yoğunlaşması, bölgede kalıcı bir barış sağlama çabalarını da zora sokuyor. Özellikle, Lübnan hükümetinin bu saldırılara karşı nasıl bir yanıt vereceği ve halkın güvenliğini nasıl sağlayacağı konusunda belirsizlik hakim.

Saldırılar, Lübnan'daki siyasi ve sosyal dinamikleri de etkiliyor. Lübnan halkı, sürekli devam eden saldırılar ve güvenlik kaygıları nedeniyle büyük bir huzursuzluk yaşıyor. Ekonomik açıdan da zor bir dönemden geçen Lübnan, bu tür çatışmalarla daha da kötüleşen bir duruma sürükleniyor. Siyasi istikrarsızlık, ekonomik çöküş ve sosyal huzursuzluk arasında sıkışmış bir durumda olan Lübnan, uluslararası toplum tarafından da dikkatle izleniyor. Ülkenin içindeki farklı etnik ve dini gruplar arasındaki gerginlikler, bu tür çatışmalarla daha da derinleşiyor. Hizbullah gibi grupların, kendi güçlerini artırmak için bu tür saldırıları bir fırsat olarak görmeleri, durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

Dünya genelinde benzer çatışma durumları, farklı bağlamlarda farklı sonuçlar doğurabiliyor. Örneğin, 2014'teki Gazze Savaşı sonrası sağlanan ateşkes, kısa süreli bir huzur sağlasa da, bölgedeki gerilimleri tamamen sona erdiremedi. Uluslararası toplumun, bu tür çatışmaların önlenmesi ve barışın sağlanması adına daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiği açık. Ancak, her iki tarafın da karşılıklı güven zeminini sağlaması ve diplomasiye yönelmesi, kalıcı bir çözüm için elzem. Barış görüşmelerinin yeniden başlaması ve uluslararası arabuluculuk çabalarının artırılması, bölgedeki gerginliği azaltmak adına kritik öneme sahip.

Sonuç olarak, İsrail'in Lübnan'a yönelik düzenlediği İHA saldırıları, ateşkes anlaşmasına rağmen devam ediyor ve bölgedeki gerilimi artırıyor. Hem askeri hem de sivil hedeflerin tehlikeye girmesi, uluslararası toplumun dikkatini çekiyor. Gelecek dönemde, bu durumun nasıl evrileceği ve iki taraf arasında kalıcı bir barışın sağlanıp sağlanamayacağı ise belirsizliğini koruyor. Lübnan halkı, güvenlik ve huzur arayışında, bu çatışmaların sona ermesini umut ediyor. Ancak, taraflar arasındaki güvensizlik ve uluslararası toplumun etkisizliği, bu umutların gerçeğe dönüşmesini zorlaştırıyor. Bu durum, bölgedeki istikrarı tehdit eden önemli bir faktör olarak öne çıkıyor ve kalıcı bir barış için atılması gereken adımların aciliyetini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Bu analiz, aşağıdaki kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında hazırlanmıştır:

  • TRT Haber