Son günlerde Türkiye'de ulaşım alternatiflerinin artmasıyla birlikte elektrikli scooter'lar, şehir içi ulaşımda önemli bir yer edinmeye başladı. Ancak, bu hızlı büyüme beraberinde çeşitli sorunları da getirdi. Bu nedenle, elektrikli scooter yönetmeliğinde önemli değişiklikler yapılarak, kullanıcıların güvenliği ve sürdürülebilir ulaşım hedefleri doğrultusunda yeni düzenlemeler hayata geçirildi. Yapılan bu değişiklikler, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi ve artık elektrikli scooter kullanımında daha fazla denetim ve düzenleme sağlanması hedefleniyor.

Yönetmelikteki en dikkat çekici yeniliklerden biri "coğrafi çitleme" kavramının tanımlanması oldu. Coğrafi çitleme, belirli alanlara girişin veya bu alanlarda yapılabilecek eylemlerin yazılım üzerinden sınırlanmasını içeriyor. Bu sayede, yoğun nüfuslu bölgelerde veya tehlikeli alanlarda scooter kullanımının kontrol altına alınması hedefleniyor. Özellikle, yaygın olarak kullanılan parklarda, meydanlarda ve kalabalık caddelerde scooter'ların sürüşe kapatılması gibi uygulamalar, hem kullanıcıların hem de yayaların güvenliğini artırmayı amaçlıyor.

Yönetmelikteki bir diğer önemli değişiklik, scooterların konum takibiyle ilgili. Sürüşe başlanan scooterların konumu 3 dakikada bir raporlanacakken, sürüşü bitenlerin konumu en geç 10 dakika içinde bildirilecek. Ayrıca, sürüş dışı her hareketin anlık olarak takip edileceği belirtildi. Bu uygulamanın, kaybolan veya çalınan scooter'ların tespit edilmesine yardımcı olacağı düşünülüyor. Böylece, kullanıcıların güvenliği artırılacak ve aynı zamanda işletmecilerin sorumlulukları da net bir şekilde belirlenmiş olacak.

Düzenlemenin bir parçası olarak, elektrikli scooter işletmecilerine verilen izin süresi de iki yıl olarak belirlendi. Bu süre zarfında işletmecilerin, faaliyetlerini sürdürebilmeleri için belirli standartları karşılamaları gerekecek. Ayrıca, 7 gün 24 saat hizmet verecek bir çağrı merkezi veya bu işlevi görecek bir mobil uygulama bulundurmaları zorunlu hale getirildi. Bu durum, kullanıcıların sorunlarına anında müdahale edilmesini sağlarken, aynı zamanda işletmelerin de daha profesyonel bir hizmet sunmalarını teşvik ediyor.

Yönetmelikteki değişiklikler, yerli üreticilere de destek vermeyi amaçlıyor. İşletmelerin, hizmet verecekleri scooterların en az yüzde 30'unu yerli üreticilerden temin etmeleri zorunlu hale getirildi. Bu uygulama, yerli sanayinin güçlenmesine katkıda bulunmanın yanı sıra, ekonomik bağımsızlığın artırılmasına da yardımcı olmayı hedefliyor. Ancak, bu durumun uygulamaya geçiş sürecinin 1 Temmuz 2026'ya kadar olacağı belirtiliyor. Bu tarih, işletmecilerin yerli üreticilerle işbirliği yaparak hazırlıklarını tamamlamaları için bir süre tanıyor.

Değişikliklerin vatandaşlar üzerindeki etkileri ise oldukça çeşitli. Birçok vatandaş, elektrikli scooter kullanımının artmasıyla birlikte şehir içi ulaşımda alternatif seçeneklerin çoğaldığını ve bu durumun trafiği azalttığını düşünse de, aynı zamanda bu araçların kontrolsüz bir şekilde kullanılmasının tehlikeli olabileceğini ifade ediyor. Yeni düzenlemelerin, güvenli bir ulaşım deneyimi sağlaması ve kazaların önüne geçmesi açısından önemli olduğu görüşü ön plana çıkıyor. Ancak, bazı vatandaşlar, denetimlerin yeterince sıkı olmayabileceğinden endişe ediyor.

Geçmişte, elektrikli scooter'ların kontrolsüz kullanımı nedeniyle meydana gelen kazalar ve sorunlar, bu alanda düzenleme ihtiyacını daha da acil hale getirdi. Özellikle, trafik kurallarına uyulmadan yapılan sürüşler ve yayaların tehlikeye atılması gibi durumlar, şehirlerdeki ulaşım düzenini bozuyordu. Yeni yönetmelik, bu tür sorunların önüne geçilmesi için bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak, bu düzenlemelerin ne ölçüde etkili olacağı ve uygulamada karşılaşılabilecek zorluklar, zamanla daha net bir şekilde ortaya çıkacak.

Sonuç olarak, elektrikli scooter yönetmeliğinde yapılan değişiklikler, hem kullanıcıların güvenliğini artırmayı hem de yerli üretimi desteklemeyi amaçlıyor. Ancak, bu yeni düzenlemelerin etkili olabilmesi için hem işletmecilerin hem de kullanıcıların belirlenen kurallara uyması büyük önem taşıyor. Şehir içi ulaşımda daha güvenli ve sürdürülebilir bir sistemin oluşturulması için bu tür düzenlemelerin devam etmesi gerektiği aşikar. Gelecek dönemde, uygulamanın sonuçları ve kullanıcıların tepkileri, bu alandaki gelişmeleri şekillendirmeye devam edecek.