Son zamanlarda nörolojik hastalıkların artışı, hem dünya genelinde hem de Türkiye'de önemli bir sağlık sorunu haline geldi. Özellikle 17 Aralık 2025 tarihinde Antalya'da düzenlenen 61. Ulusal Nöroloji Kongresi'nde bu konu üzerine yapılan değerlendirmeler, sağlık camiasında geniş yankı buldu. Türk Nöroloji Derneği üyesi Prof. Dr. Murat Terzi, nörolojik hastalıkların daha erken yaşlarda görülmeye başladığına vurgu yaparak, sağlık alanında acil bir çözüm gerekliliğini vurguladı. Bu noktada, hem bireylerin hem de sağlık sistemlerinin bu artışa karşı hazırlıklı olması gerektiği ortaya çıkıyor.

Prof. Dr. Terzi'nin açıklamalarına göre, baş ağrıları ve migren gibi rahatsızlıklar, nörolojide en sık karşılaşılan hastalıklar arasında yer alıyor. Ancak beyin damar hastalıkları, hem özürlülük hem de ölüm nedenleri açısından en kritik sorunlardan biri olarak öne çıkıyor. Beyin kanamaları ve damar tıkanıklıkları gibi durumlar, çevresel ve genetik faktörlerle birleştiğinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Türkiye'nin farklı bölgelerinde yapılan araştırmalar, bu tür hastalıkların coğrafi faktörler ve yaşam koşulları ile de bağlantılı olduğunu göstermekte. Özellikle sanayi bölgelerinde yaşayan bireylerde, çevresel kirleticilere maruz kalmanın nörolojik hastalık riskini artırdığına dair bulgular dikkat çekici.

Alzheimer gibi demans türleri ve Parkinson hastalığı da bu bağlamda ele alınıyor. Yaşlanma ile birlikte artan bu hastalıkların, bireylerin yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürdüğü biliniyor. Türkiye, yaşlanan nüfusu ile birlikte bu tür hastalıkların artışını daha çok hissetmekte. Ayrıca, demans hastalarının aileleri üzerinde yarattığı yük de göz ardı edilmemesi gereken bir diğer önemli konudur. Uzmanlar, demans hastalığı ile yaşayan ailelerin desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Bu tür durumlarda, toplumsal farkındalığın artırılması ve empati ile yaklaşılması, hastaların ve yakınlarının yaşadığı zorlukları hafifletebilir.

Geçmişte bu tür hastalıkların daha az sıklıkta yaşandığı düşünülse de, günümüzde teknolojik gelişmelerin ve çevresel faktörlerin etkisiyle nörolojik hastalıkların riski artıyor. Prof. Dr. Terzi, dijitalleşmenin ve elektromanyetik alanların beyin sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. Günümüzde teknolojinin günlük yaşamda daha fazla yer kaplaması, bireyleri sürekli bir elektromanyetik alan içerisinde yaşamaya zorlamakta. Bu durum, beyin sağlığını tehdit eden faktörler arasında sayılıyor. Örneğin, akıllı telefonlar ve diğer dijital cihazların aşırı kullanımı, bireylerde stres ve anksiyete gibi psikolojik sorunların yanı sıra, uzun vadede nörolojik rahatsızlıkların gelişim riskini artırabilir.

Uzmanlar, bu tür hastalıkların önlenmesi için bireylerin yaşam tarzlarını gözden geçirmelerini öneriyor. Düzenli beslenme, egzersiz yapma, yeterli su tüketimi gibi alışkanlıklar, beyin sağlığını korumak adına son derece önemli. Ayrıca, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmak gerektiği vurgulanıyor. Günlük rutinlerde yer alan basit değişiklikler, bireylerin beyin sağlığını korumak için önemli bir fark yaratabilir. Örneğin, yeterli uyku almak, stres yönetimi tekniklerini uygulamak ve zihinsel aktivitelerde bulunmak da beyin sağlığını destekleyen unsurlar arasında yer alıyor.

Nörolojik hastalıkların etkileri yalnızca bireyleri değil, aileleri ve toplumu da kapsamaktadır. Bu tür hastalıklar, hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmekte ve ailelerin yaşamlarını zorlaştırmaktadır. Prof. Dr. Terzi, bu bağlamda ailelerin ve toplumun desteğinin önemine dikkat çekiyor. Farkındalık oluşturmak ve empati ile yaklaşmak, bu hastalıkların tedavisinde büyük bir rol oynamaktadır. Toplumda bu hastalıklara karşı bir stigma oluşumu, hastaların tedavi süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, toplumsal bilinçlendirme kampanyaları ve eğitim programları, nörolojik rahatsızlıklarla mücadelede önemli bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Uluslararası düzeyde de benzer örnekler gözlemleniyor. Gelişmiş ülkelerde nörolojik hastalıkların artışı, çevresel kirlilik ve teknolojik bağımlılık ile ilişkilendiriliyor. Bu durum, dünya genelinde sağlık sistemlerini zorlamakta ve önleyici tedbirlerin önemini artırmaktadır. Türkiye’nin de bu sorunla başa çıkabilmesi için sağlık politikalarını gözden geçirmesi gerektiği aşikâr. Sağlık sisteminin güçlendirilmesi, erken tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi, nörolojik hastalıkların azaltılması adına kritik bir öneme sahip.

Sonuç olarak, çevresel ve teknolojik faktörlerin nörolojik hastalık riskini artırdığı gerçeği, hem bireyler hem de sağlık sistemleri açısından kritik bir meseledir. Yapay zekanın ve dijital teknolojilerin sağlık alanında sunduğu yenilikler, hastalıkların tanı ve tedavi süreçlerinde önemli bir rol oynayabilir. Ancak bu süreçlerin etkin bir şekilde yönetilmesi, doğru bilgi ve eğitim ile mümkün olacaktır. Gelecek, sağlık alanında bu tür teknolojik gelişmelerin nasıl entegre edileceği ile şekillenecek. Bu bağlamda, beyin sağlığının korunması için bireylerin bilinçli adımlar atması ve toplumsal farkındalığın artırılması gerekmektedir. Sağlık politikalarının yanı sıra, bireylerin kişisel sorumlulukları da bu mücadelede önemli bir yer tutmaktadır. Toplum olarak, nörolojik sağlık konusunda daha bilinçli ve duyarlı bir yaklaşım benimsemek, gelecekte daha sağlıklı bir toplum inşa etmenin anahtarı olacaktır.

Bu analiz, aşağıdaki kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında hazırlanmıştır:

  • TRT Haber